İş yerinde, aile hayatınızda ya da dostlarınızda ettiğimiz sohbetler, onların hayatları ve kendimize dönüp baktığımızda genel bir gözlem yapacak olursak birçok insan, yaratıcı düşüncesini kaybettiğini düşünüyor. Ya da büyük bir yanılgıya kapılıp her başarıyı bir şeyleri 'yaratmak' olarak algılıyor. Amerikalı girişimci, iş adamı, tasarımcı ve öğretmen David Kelley, yaratıcılıktan vazgeçme ya da geri çekilme eğiliminin çocukluktan geldiğine inanıyor. Bu durum da yetişkin hayatımızın iyiden iyiye derinine inerek gün geçtikçe köklenmesine sebep oluyor. Hatta kendi deneyimlerinden verdiği bir örnek bunu gayet iyi açıklıyor. Düzenledikleri workshop'larda bir süre sonra insanların telefonlarıyla uğraşıp salonu terk ettiklerini ifade ediyor. Sorunun ne olduğunu sorduklarından kendilerinden gelen yanıt: "Bende o yaratıcılık kanı yok." Halbuki programa sadık kalıp, yeterince ve disiplinli bir şekilde çalıştıklarında hem kendilerinin hem de takımlarının ne kadar yenilikçi olduklarını fark etmeleri çok sürmüyor. Kelley de bu gözlemlerine dayanarak bir süredir 'yargılanma korkusu'nu incelediğini ifade ediyor. Biraz daha açacak olursak, yaparsak yargılanacağımızdan korktuğumuz için yapamadığımız şeyler ve "Eğer gerçekten yaratıcı olan şeyi söylemezseniz yargılanırsınız" korkusu... Kelley konuyu daha da açarak dünyaca ünlü bir psikologla tanışma hikayesinden bahsediyor. Yargılanma ya da kaygı olarak nitelendirebileceğimiz bir deneyden... Yılan korkusu olan bir grup insana doktor yan odada bir yılan olduğunu ve birazdan içeri gireceklerini söylüyor. Denekler önce asla olmaz derken, birkaç rahatlama yönteminin ardından ellerine geçirdikleri eldivenlerle odaya girip yılana dokunmayı başarıyorlar. Yılanı kucağına alan "Ne kadar güzel bir yılan" diyenler bile çıkıyor aralardında. Psikolog bu durumu "Kılavuz Hakimiyeti" olarak ifade ediyor. Denekler sadece yılan korkusunu yenmekle kalmayıp hayattaki diğer korkularının üstesinden gelebileceklerine inandıkları bir yaşam sürdürüyorlar. Buradan çıkan sonuç amaca giden yolda önce azim ve yeterince gayret, ardından gelen yani asıl önemli olan 'başarısızlık karşısında kendilerini daha çabuk toparlayabildikleri.' Böylece hepsi yeni bir özgüven kazanmış oldular. Psikolog bunu da 'kendine yararlılık' olarak adlandırıyor. Burada yaratıcı olmadıklarından korkan insanları alıp, onlara ufak adımlar attırarak bu insanların bu korkuyu yatkınlığa çevirip, kendilerini şaşırtmaları sağlanabilir. Kişinin özgürleşebildiği, duygusal coşkular yaşayabildiği daha da önemlisi artık bir birey olarak yaşamını sürdürebildiği bir dünyaya sahip olmak sanıldığı kadar güç değil. Son olarak Kelley'in de dediği gibi; "İnsanları 'yaratıcı olanlar' ve 'yaratıcı olmayanlar' olarak ikiye ayırmasanız harika olurdu ve yaratıcılığı insanın içinde olduğunu görmelerini sağlamanız. Ve o insanlar içlerindeki yaratıcılığı dışarıya çıkarmalılar. Hedeflerine ulaşmalılar ve yaratıcı güven denen yere ulaşıp bir yılana dokunabilmeliler."